Sorularımıza geçmeden önce bizlere kendinizden ve firmanızdan bahseder misiniz?
ESPNOM olarak, 2000 yılında başladığımız yolculuğumuzu; değer yargılarımıza olan bağlılığımız, çalışanlarımız ile aramızdaki güçlü bağın rehberliğinde, yeni adımlar atarak sürdürüyoruz.
Oluşturulan kurumsal ve organizasyonel yapı ile ESPNOM’un, başarılı ve sağlıklı büyüme ivmesinin katlanarak ve ürünlerini geliştirerek devam edeceğine inancımız sonsuzdur.
ESPNOM, 2010 yılında ihracatı artırma kararının ardından kurumsallaşmanın da temelini atmış oldu. Bugün itibari ile beş ana ürün kategorisinde faaliyet göstererek, ülkemizi uluslararası arenada temsil etmekten ve dünyanın dört bir yanına kalite götüren ekibimizle birlikte ülkemizin de büyümesine katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz.
Müşterilerinize sunmuş olduğunuz ürün ve hizmetlerden bahseder misiniz? Ağırlıklı olarak hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz?
ESPNOM olarak ana iş kolumuz olan; Servo Sürücü, Pnömatik Sürücü, Rulo Açıcı, Giyotin Makas ve Yağlayıcı ürün gruplarında her yıl, bir önceki yıla oranla iki kat büyüyerek dünya ekonomisinde değer üretecek şekilde faaliyet gösteriyoruz. Sac işleme sektörüne hitap edebilen ürünlerimizle; bu sektörden aldığımız güç ile pazarın yeni gelişen ürünlerinde de varlık gösterecek şekilde gelecek vizyonumuzu geliştirmeyi hedefliyoruz.
Türk firmaları Avrupalı veya diğer gelişmiş ülkelerdeki rakipleriyle rekabet edebiliyor mu? Global pazarda gördüğünüz fırsatlar sizce nelerdir?
Bu sorunun şöyle sorulduğunu hayal ediyorum: “Avrupalı firmalar Türk firmalar ile rekabet edebiliyor mu?” Ama maalesef sektörü destekleyip, onlara vizyon katması gereken birlikler, odalar vb. kuruluşlar bu mantaliteyi kendi girişimcilerimize empoze edemiyor. Birkaç senedir yurt dışında düzenlenen sektör fuarlarının tamamını gezmeye özen gösteriyoruz. Bu gezilerimizde en çok dikkatimizi çeken konu, istenen işlevi gördüğü ve fiyatının da uygun olduğu halde Uzakdoğu imalatı olan ürünlere global firmaların kalitesiz bakıyor olması. Uzunca bir dönemdir Türk mühendisliğinin ise gelişmekte olan bir ivmesi olduğu, Türk ürünlerinin ise global pazarda tercih edilen bir konuma geldiği aşikar. Biz bunu global pazarda Türk girişimciler için ciddi bir fırsat olarak görüyoruz.
Size göre sektördeki firmalara yön verecek olan birlikler yada kuruluşlar yeterli katkıda bulunuyor mu?
Sektör içindeki firmalar mevcut güçlerinin büyük bir kısmını ticari faaliyetlerine ayırdıklarından yada yetkin kadrolara sahip olmadıklarından dolayı sektörle ilgili veriler, analizler vb. dökümantasyon edinmekte zorluk yaşıyorlar. Firmaların vizyonuna katkı verecek çalışmalar, geçmişin tecrübesi ışığında geleceğe dair uyandırmalar yapılmadığı sürece bu birlikler yada kuruluşlar sektör firmaları nazarında amacına ulaşmamış sayılmaktadır. Sektörde yapılanlardan, birlik etkinliklerinden, birlik çalışmalarından, birlikler tarafından hazırlanması gereken bültenlerden birçok firmanın haberi olmadığını gözlemlemekteyiz. Biz de bu konuda beklentilerimize karşılık alamadığımız gibi bu sorunu alanında uzman, profesyonel çalışanları bünyemize katarak aşmayı başardık. Yaptığımız işin analizinin yanı sıra, sektörün de analizini yaparak hem attığımız adımları hem de atacağımız adımları yorumlama imkanı buluyoruz.
Türkiye’de makina sektöründe en büyük handikap nedir? Nasıl aşılabilir?
Türkiye şu anda ekonomik gelişmişlik açısından dünyanın en büyük 17’nci ülkesi konumunda. Sektörümüz orta yüksek teknolojide ülkemiz adına stratejik bir konuma sahiptir. Sektör Türkiye´nin GSMH´sini 20 bin dolarlara taşıyacak bir potansiyele sahiptir. Edindiğimiz bilgiler ışığında ülkemizdeki makina sektöründe şu an 20 bin civarında üretici var; işte sektörümüz için en büyük handikap bu aslında. Halbuki Avrupa’nın tamamında 20 bin üretici var iken, bizim bu üretici sayısıyla Avrupa üretiminin çok çok altında olmamız söylediklerimizi de teyit ediyor. Elbette kalitesiyle ve vizyonuyla kendisini geliştirebilenler 20 bin Türk üretici arasında öne çıkacaklardır. Ama global arenada ülke hedeflerine ulaşmak istiyorsak, üreticiyi değil, üretimi ve buna bağlı olarak istihdamı artırıcı politikalar uygulamak durumundayız.
Kalifiye personel sorunu hemen hemen tüm sektörlerimizin genel sorunu durumunda. Siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz? Bunu nasıl aşacaksınız?
Ortada fakülte diplomasını her kapıyı açan bir anahtar olarak gören, iş dünyası hakkında en ufak bir fikre sahip olmayan on binlerce genç var. Bu gençler kendilerini yetiştirmek için maalesef fazladan bir çaba göstermemiş. Okurken, stajlara önem vermeyen, kurslar izleyip sertifika almayan bu gençleri sıfır kilometreden alıp yetiştirmek bizim için fazla masraflı oluyor. Gençlerin önemli bir bölümü, okulda öğrendikleri ile yetiniyor. Onlara öğrenimleri sırasında kendi dallarındaki yeni gelişmeleri takip etmeye yönelik bir merak duygusu aşılanmamış. İşleri ile ilgili bir öğrenme ve uzmanlaşma hedefine sahip olmayan gençler, şirketlerimize beklediğimiz katkıları yapamaz. Biz, isteneni aynen yapacak gençleri değil, eski sorunlara yeni çözümler bulacak, ufku geniş ve yaratıcı gençleri istihdam etmek istiyoruz.
Bu sorunun ülke olarak çözümü ile ilgili yapılması gerekenler;
- Kentlerdeki üniversiteler yada mesleki eğitim kurumları, bulundukları bölgenin ekonomik kalkınmasına somut katkılar yapacak projeler geliştirmeli. Bu projelerde, öğrencilere aktif görevler verilmeli.
- Ticaret ve sanayi odaları ile işadamı dernekleri, gençlere iş dünyasını tanıtmak için özel eğitim programları ve oryantasyon kursları düzenlemeli. Bu programlarda girişimciler ve yöneticiler, gençlere küresel dönemin ve bilgi ekonomisinin oyun kurallarını anlatmalı.
- Şirketlerde çalışan başına yılda ortalama 30 saatte kalan eğitim süreleri, en az 80 saate kadar uzatılmalı. İş başında eğitim için yeni yöntemler geliştirilmeli ve iş rotasyonu ile gençlerin ufku genişletilmeli.
- Üniversiteler ve iş dünyası, kendi kendini yetiştirmek isteyen gençlere yön ve yol gösterecek çalışmalar yapmalı. İnternetin sunduğu uzaktan eğitim imkanı, bu amaç için sonuna kadar kullanılmalı.
- Şirketlerde ücret düzeyi ve terfi imkanları, kıdeme ve yaşa göre değil, yeni bilgileri edinme isteği ve performansa göre belirlenmeli.
- Çalışırken lisansüstü yapmak isteyen gençlere bazı kolaylıklar sağlanmalı.
- Okullardaki eğitim sistemi, ezbere dayanmaktan çıkarılmalı, hedef, öğrencilere analitik ve eleştirel düşünce ile problem çözme becerilerini kazandırmak olmalı.
- İşe alınmada istenen niteliklerdeki ayrımcılığa yol açan koşullar asgari düzeyde tutulup, daha çok işteki performans ve öğrenme azmine bakılmalı.
Şirketimiz bu kapsamda çevresinde bulunan meslek liseleri, meslek yüksek okulları, fakülteler ve hocalarıyla olabildiğince iletişim halinde olup, ana iş kollarımız için gelecek potansiyeli mevcut gençlerimizle tanışma, staj imkanı sunarak oryantasyon sağlama ve gelecek dönemler için gençlerimize vasıf kazanmaları için zemin hazırlamaktayız.
Sektörde en önemli konulardan biri Ar-Ge… Firma olarak bu alanda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Kurulduğumuz günden bu yana devamlı olarak mevcut ürünlerimizi inovatif gelişmeler ışığında son kullanıcıları memnun edecek şekilde dizayn ediyoruz. Sürekli iyileştirme politikamızı 2011 yılında kurduğumuz Ar-Ge departmanımızla daha profesyonelleştirme kararı aldık. Bugün mevcut ürünlerimizin kalite ve kullanıcı taleplerine verdiği cevapları analiz ettiğimizde de ne kadar doğru bir adım attığımızı görmekteyiz. 2016 yılının başı için Ar-Ge departmanımıza ayırdığımız bütçe ile ürün iyileştirmesi ve departman yapılanmasına yönelik yatırım planlarımızı hazırladık ve aksiyon almak için gün saymaktayız. Umuyorum önümüzdeki dönemde sektöre yön veren yenilikler ve etkin Ar-Ge projelerimizle sektörün bu kısmında da sıkça adımızdan söz ettireceğiz.
2015 yılı firmanız açısından nasıl geçti? firmanız 2015 yılı hedeflerine ulaşabildi mi? 2016 yılından beklentileriniz neler?
2015 yılı için belirlediğimiz hedeflerimize hem ülke hem de dünya konjonktüründeki etkilerin yansımasıyla tahminimizden geç ulaştık. Ama 2016 yılına sarkmamasından da memnuniyet duymaktayız. Sektörümüz, ulaşmak istediğimiz noktayı 2016 yılı sonuna kadar anlamaya başlayacaktır ama asıl 2017’nin ikinci yarısı, ESPNOM imzalı projelerin uluslararası arenada daha çok konuşulacağı bir yıl olacaktır.